Yeni normal ve Wellbeing Uygulamaları
Tüm dünya salgınla mücadele etmeye devam ediyor. “Yeni normalin” pek çok sonucundan biri hem işyerinde hem de işyerinin dışında çalışanlarımızın wellbeing ve sağlığına yeniden odaklanmak oldu. Yaşadığımız bu dönemde, çalışanlar sadece fiziksel sağlıkları açısından değil, zihinsel sağlıkları ve finansal güvenlikleri açısından da endişeli.
İşverenler olarak, krizin ortasında iş gücümüzün çeşitli ihtiyaçlarını desteklemeye ne kadar hazırız? Çalışanlarla güçlü bağlar kurmak ve onlara destek olmak için yeterince aksiyon alıyor muyuz? Bu makalemizde tüm bu sorulara ve daha fazlasına yanıt bulmak üzere küresel çapta gerçekleştirdiğimiz “2021 Willis Towers Watson Wellbeing Uygulamaları Araştırması” Türkiye sonuçlarını ele almak istiyoruz.
Wellbeing, pandeminin bir sonucu olarak pek çok şirkette sağlık hizmetleri stratejisinin en önemli önceliği haline geldi. Şirketler, wellbeing uygulamalarını değer önermelerini farklılaştıran temel unsur haline getirmeye çalışıyor. Şirketlerin üst yönetimleri çalışma ortamını yeniden şekillendirerek, uzaktan eğitimler sunarak ve aile desteği sağlayarak çalışan deneyimini iyileştirmek için adımlar atmaya devam ediyor. Bu süreçte yaşanan ekonomik zorluklar stres ve zihinsel sağlık sorunları büyüyen bir sorun haline getirirken artan maliyetler, veri eksikliği ve wellbeing programlarının birbirinden kopuk sunulması; şirketlerin üstesinden gelmesi gereken bir zorluklar olarak ortaya çıkıyor.
Daha güçlü bir çalışan deneyimi için iş gücünün ihtiyaçlarını net bir şekilde anlamak, çalışanı dinleme stratejilerini doğru kurgulamayı gerektiriyor. İşverenler; çalışanları birleştiren ve farklı ihtiyaçlardaki çalışanlarla bağlantı kuran bir çalışan deneyimi geliştirmeye daha fazla önem vererek; çalışanlarının fiziksel, zihinsel, finansal ve sosyal wellbeing'ini ele almak üzere çalışmaya devam ediyor. İşverenlerin 84’ü stresin, %69’u egzersiz eksikliğinin, zihinsel ve fiziksel sağlığın da iş gücünün temel sorunu olduğunu ve egzersiz eksikliğinin son altı yılda daha ciddi bir iş gücü sorunu haline geldiğini belirtiyor.
İşverenler mevcut sorunları iyileştirmek üzere çeşitli aksiyonlar alıyor ya da almaya hazırlanıyor. 2021 Wellbeing Uygulamaları Araştırması Türkiye sonuçlarına göre işverenlerin %68’i, mevcut pandemiye verdikleri tepkilerin veya gelecekteki bir pandemi için yaptıkları hazırlıkların; wellbeing yaklaşımlarını ve faaliyetlerini etkilediğini düşünüyor. Her 5 işverenden 3'ü gelecekten yaşanabilecek benzer krizler için de sağlık programlarını farklılaştırmayı ve özelleştirmeyi düşünüyor: İşverenlerin %61’i, 3 yıl içinde wellbeing programlarında fark yaratma ve kişiye özel hale getirme konusuna odaklanacaklarını, bu üç yıllık projeksiyonda, katılım ve iletişim eylem planlarının wellbeing faaliyetlerinin en önemli konuları olacağını belirtiyorlar. Bu süreçte karşılaşabilecek zorlukları sorduğumuzda, işverenlerin %53’ü yükselen maliyetleri, %40’ı ise yetersiz finansal destek konularını işaret ediyor.
Araştırma sonuçlarımıza göre, işverenlerin önümüzdeki üç yıl içinde planladığı veya düşündüğü fiziksel, zihinsel, finansal ve sosyal wellbeing kategorilerinde alacağı ilk iki aksiyon şu şekilde sıralanıyor:
Araştırma sonuçlarına göre, her 5 işverenden 2'si, iş gücü ihtiyaçlarını anlamak için farklı çalışan gruplarının istek ve ihtiyaçlarını belirlemek üzere çalışan dinleme stratejilerini (araştırmalar, sanal odak grupları) kullanıyor. Buna ek olarak, işverenlerin %32’si kapsayıcılığı ve çeşitliliği iyileştirmeye yönelik bir strateji geliştirmek üzere iş gücü verilerini derliyor ve bu verileri değerlendiriyor. Araştırma sonuçları, işverenlerin %44’ünün kapsayıcılık ve çeşitliliği şirket değerleri ve kültürünün ayrılmaz bir parçası haline getirmek için çoktan aksiyon almış olduğunu gösteriyor.
İşverenlerin, wellbeing programlarını çalışan değer önermesine dahil etmek için aldığı diğer aksiyonlardan birkaç örnek vermek gerekirse: işverenlerin %21’inin hizmet sağlayıcı çözümlerini entegre eden dijital bir platforma sahip olma, %12’sinin Çalışan wellbeing’ ine yönetici desteğini ölçme, %8’inin ise çalışan wellbeing'ini yönetici performans hedeflerinin bir parçası haline getirme konularında aksiyon aldığını görüyoruz.
Günümüz şartları göz önüne alındığında, işverenlerin 5'inden 2'si çalışanların diğer taahhütleri yönetebilmesi için esnek çalışma düzenlemeleri sunduğunu söyleyebiliriz: işverenlerin %44’ü yasaların gerektirdiği sürenin veya ücretli izinlerin ötesinde ücretli ebeveyn izni (doğum, babalık) sunma, %41’i çalışanların ailevi destekleri için esnek çalışma düzenlemeleri getirme (örneğin, çocuklara veya hasta aile üyelerine bakmak), %18’i ise okul çağındaki çocukların ebeveynlerine destek sağlama (sanal öğrenim, teknoloji ve sanal öğrenmeye yönelik malzemeler için indirimler) gibi önemli konularda aksiyon aldığını görüyoruz.
Tüm bu konulara çalışanlar açısından bakıldığında, işverenlerin ve çalışanların görüşleri arasında kopukluk görülüyor. Çalışanlar, wellbeing programlarının kendilerine kişisel hedeflerine ulaşmaları için ilham verdiğini kabul ediyor, ancak çalışanların %56’sı üst yönetimin bu konuyla gerçekten ilgilendiğinden emin değil. İşverenlerin %69’u “üst düzey yönetim / şirket, çalışanların ve ailelerinin sağlığı ve wellbeing'iyle gerçekten ilgilenmektedir” diyor ama çalışanların sadece %56’sı bu fikre katılıyor. Bu verilere bakıldığında, işverenlerin stratejileri içinde yer alan iletişim ve dahil etme planlarının çok daha verimli ve etkin bir şekilde uygulanması gerektiğini söyleyebiliriz.
Wellbeing programlarını etkili bir şekilde uygulayan işverenler daha yüksek çalışan verimliliğine ve bağlılığına sahip. İşverenler, etkili wellbeing programları sayesinde çalışanları sağlıklı yaşam tarzı etkinliklerine katılmaya teşvik etme konusunda %47, çalışanların işte ve evde karşılaştıkları çeşitli sorunlarla başa çıkabilmeleri konusunda %44, çalışanların finansal wellbeing’ini iyileştirmede %32, çalışanlar arasında bir topluluk ve aidiyet duygusu yaratma konusunda %76 daha başarılı olduklarını belirtiyorlar. Tüm bunlara ek olarak, başarılı bir wellbeing stratejisine sahip şirketler çalışan deneyimi konusunda da verimli sonuçlar elde ediyor. Araştırma sonuçlarımız, etkili wellbeing programlarına sahip şirketlerin çalışanları sağlık riskleri / durumları ve bu riskleri ele almak için kullanabilecekleri çözümlerden haberdar etme ve farkındalık yaratma konusunda %62, wellbeing girişimlerine katılırken genel çalışan deneyimini iyileştirme konusunda %56, çalışanların sağlıklarını ve wellbeing’lerini etkili bir şekilde yönetmeleri için uygun araç, program ve yan hak karışımını sağlama konusunda %47 daha başarılı olduğunu gösteriyor.